Çocuklar, oyun yoluyla toplumsal kuralları öğrenirler. Toplumsal dinamiklerin değişmesi, çocukluk imgesine ve dolayısıyla oyun kavramının da değişmesine neden olmaktadır. Teknoloji, endüstrileşme, kentleşme, küreselleşme ve tüketim kültürünün değişimi gibi faktörler, oyun kavramına etki etmektedir.
Denzin’e göre (1975), toplumsallaşma, bireyin başkalarının tutum ve davranış çizgilerini alması ve bunlarla hareket edebilmesi için kademeli olarak yetiştirme kabiliyetini temsil etmektedir. “Yapılan araştırmalara göre oyun, erken çocukluktaki sosyalizasyon deneyimleri için önemli olan etkileşimli formlardan biridir. Çünkü oyun, rol öğretir, kuralları açıklar, gerginliği üretir ve azaltır, sorunsalı üretir ve yeniden yaratır” (Denzin,1975, s. 474-475).
Toplumsallaşma, çeşitli kurumlar aracılığıyla yayılmaktadır. Bunlar, aile, arkadaşlar, okul, toplumsal dernek ve örgütler, kitle iletişim araçları, sanat, eğitim, teknoloji ve oyundur (Arslan&Bulgu, 2010, s. 16). Oyunun toplumsallaşmadaki rolü, bahsedilen diğer kurumlar gibi, kişilerle etkileşimli bir halde olmasıdır. Bu etkileşim, oyun sırasında başka kişilerle kurulan iletişim sonucu oluşmaktadır. Böylece, hem öğrenme hem de öğretme, yani kültürün aktarılması sağlanmaktadır.
Elkind (1999), okul öncesi çocuğun, simgeleri öğrenmekte, toplumsallaşmakta ve bireyselliğini yansıtan simgeleri yarattığını belirtmektedir. Ona göre, toplumsal olarak oluşturulmuş kurallı oyunlar ise, oyun kurallarının gerçeği çarpıtması ve buna rağmen birçok birey tarafından paylaşılması nedeniyle kolektif simgelerdir. “Oyun kuralları, sözlü gelenekle bir kuşaktan diğerine aktarılabilmektedir. Kurallı oyunların ortaya çıkması ben merkezlilikte azalmaya ve yeni bir toplumsal bütünleşme düzeyine ulaşmaya olanak sağlamaktadır” (Elkind, 1999, s. 104-108).
Elkind’ın bu açıklamaları, özellikle oyunun devamlılığı için sözlü aktarıma gerek duyulduğunu belirtmektedir. Kurallı oyunların devamlılığı için kuşaktan kuşağa oyun hakkındaki kuralların aktarımının gerçekleşmesi gereklidir. Bununla birlikte oyun, her ne kadar toplumsal da olsa, bireye vurgu yapmaktadır. Bu vurgu ise oyunun bireysel yönünü “yarışma” örneğiyle açıklamaktadır.
Göncü (2001), çocuk oyunları üzerine yaptığı araştırmada, imgesel oyunu anlayabilmek için beş ilkeyi göz önünde bulundurmak gerektiğinden bahsetmektedir. İlk olarak oyunlar, toplumun ekonomik yapısı ile ilişkilendirilmektedir. Çocukların oynadıkları oyunları gerçek anlamda anlayabilmek için, o toplumdaki ekonomik yapıyı bilmek gerekmektedir. “Çocuk etkinliklerinin varlığını ve gelişimini, çocukların içinde yaşadıkları toplumun ekonomisi tayin etmektedir. Yapılan araştırmalar, geçime dayalı toplumlarda yetişkinlerin, yoğun iş yaşamı nedeniyle çocuklarla oyun oynamadığını göstermektedir” (Göncü, 2001).
Ayrıca, çalışmak zorunda kalan çocukların, oyun oynamaya vakitleri yoktur. Bu nedenle çocukların ne sıklıkta ve kimlerle oyun oynadığı, çocukların içinde yaşadıkları toplumun yapısıyla ilgilidir. İkinci ilke, topluluğun oyuna yüklediği anlam ve değerle ilgilidir. Örneğin, kırsal kesimlerde yaşayan topluluklar, ekonomik anlamda yoksulluk içerisinde oldukları ve çocuğun çalışmasına gereksinim duydukları için, oyuna değer vermezler. “Ekonomik bakımdan zengin ailelerin, geçim derdi bulunmamaktadır. Bu nedenle oyunu, tolere edilmesi gereken bir etkinlik olarak görmezler. Tam tersine, çocuklarıyla oyun oynamaya zaman yaratırlar” (Göncü, 2001). Üçüncü ilke, toplumun, çocuğa ve oyunun değerine ilişkin aktardığı bilgidir. Çocuklar, oynadıkları oyunların toplum tarafından kabul edilebilir olup olmadığını, yine bu toplum üzerinden öğrenirler. Bu bilgilendirme, çocuğa doğrudan yapılarak ya da oyuna ilişkin değerin, dolaylı olarak çocuğa iletilmesi ile gerçekleşmektedir. “Örneğin, çocuğun, fincanı eline alıp ‘Bu çay çok sıcakmış soğuyunca içerim’ açıklaması, çayın nasıl içilmesi gerektiğini vurgulayan bir mesaj olmakta beraber, çocuğun imgesel davranışının da desteklendiğini göstermektedir.” Dördüncü ilke, çocukların imgesel oyunlarının, çocuk gelişimi ve eğitimdeki yerini anlamaya ilişkindir. “Çocukların, oyunlarında kendi dünyalarını nasıl konumlandırdığı ve ne şekilde tasarımladığı, hangi yetişkin rollerini üstlendiği ve fiziksel çevrenin nasıl kullanıldığına bakmak gerekmektedir” (Göncü, 2001). Göncü, beşinci ilkeyi ise şu şekilde belirtmektedir: “Çocukların oyunlarını kavrayabilmek için, gelişim psikolojisi çerçevesinden çıkıp, disiplinler arası yöntemler kullanmak gerekmektedir. Bunu da eğitim, toplumbilim, ekonomi ve insanbilimle işbirliği halinde gerçekleştirerek, kuramları ve araştırma yöntemlerini genişletmek gerekmektedir” (Göncü, 2001, s. 39-43).
Göncü’nün bahsettiği beş ilkede de, çocuk, içinde bulunduğu duruma doğrudan müdahale edememektedir. Toplum ve ailenin şekillendirdiği çocuk, oyunlarında da yine aynı etkenlerin şekillendirmesine maruz kalmaktadır. Kısaca, oyuna yüklenen anlamın en önemli boyutunu toplumdaki ekonomik yapı oluşturmaktadır. Zira, bu yapı, oyunun oynanmasına etki etmektedir.
Mangır ve Aktaş’a göre (1993), oyun, çocuğun kişisel ve toplumsal alışkanlıkları kazanmasında çok etkili bir yöntemdir. Çocuklar, toplumda kabul görmüş olan sıra bekleme, trafik kurallarına uyma gibi sözlü kuralları oyun yoluyla öğrenebilmektedirler. Toplumsal ahlak kuralları da (verilen görevleri üstlenme, başkalarına saygı gösterme, iyi ve kötü, haklı ve haksız) oyun yoluyla öğrenilebilmektedir (Mangır&Aktaş, 1993, s. 14-19). Tüm bu yazılı olmayan kurallar, her toplumda ve kültürde farklılık gösterdiği için öğrenme sürecinde yine toplumsal bir yönlendirme bulunmaktadır.
(Orjinal aslından çeviri-İSTANBUL BİLGİ UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES CULTURAL MANAGEMENT MASTER’S DEGREE PROGRAM|PLAY, TOY AND TOY MUSEUMS: THE CASE OF İSTANBUL TOY MUSEUM|ELİF NUR MANKIRCI)
Referanslar:
– Denzin, K, N. (1975). Play, Games and Interaction: The Contexts of Childhood Socialization. Sociological Quarterly, 16 ( 4), 458-478.
– Arslan, Y., Bulgu, N. (2010). Socilization Via Play. Pamukkale Journal of Sport Sciences, 1(1),08-22
– Elkind, D. (1999). Çocuk ve Toplum Gelişim ve Eğitim Üzerine Denemeler “Images of the Young Child”. Demet Öngen (Çev.) Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi.
– Göncü, A. (2001). Toplumsal ve Kültürel Bağlamın Çocuk Oyunlarındaki Yeri. Dünyada ve Türkiye’de Değişen Çocukluk/Changing Childhoodin the World and in Turkey 3.Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri, 9. Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi.
– Göncü, A. (2001). Çocuk Oyunlarının Gelişiminde Toplumsal ve Kültürel Bağlamın Rolü. Bekir Onur (Çev.) Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi.
– Mangır, M., Aktaş, Y. (1993). Çocuğun Gelişiminde Oyunun Önemi. Yaşadıkça Eğitim Dergisi, 26.